Bir zamanlar geniş bir gölette, pek çok balık ve çeşitli kuşlar yaşarmış. O gölette balıklar özgürce yüzerken, kuşlar da suyun üstünde uçarak avlanır, her biri kendi yolunu izlerdi. Ancak bir gün, bir çulluk o gölete gelir ve balıklardan birini yakalamak için suyun kenarına konar.
Balık, çulluğun bakışlarından korkarak:
– “Beni yakalamaya mı çalışıyorsun?” der. “Ben, özgürce yüzerek hayatımı yaşıyorum. Eğer sen de suya girip yüzmeyi denesen, belki daha kolay bir şekilde yaşamını sürdürebilirsin.”
Çulluk bir an duraksar ve sonra:
– “Benim doğam böyle değil. Uçmak ve kara üzerinde gezinmek benim yeteneğimdir. Suya girmek, balıkların yaptığı şeydir, ben buna alışamam,” der.
Balık, çulluğun cevabına gülerek:
– “Ama suyu çok iyi biliyorsun. O kadar yakındasın! Hem bana göre uçmak da oldukça zor bir şey. Senin gibi kanatlarımla suyun derinliklerine dalmak isterdim.”
Çulluk, balığın söylediklerini dinlerken bir düşündü ve sonra kendine güvenerek gölette bir süre balıklarla birlikte zaman geçirmeye karar verdi. Ancak çok geçmeden, çulluk suyun derinliklerinde kalmakta zorlandığını fark etti. Balıkların yaşadığı dünyaya girmeye çalışsa da, kendi doğasına aykırı bir şekilde hareket etmek onun için zordu. Balıklar özgürce yüzmeye devam ederken, çulluk kara üzerinde uçarak rahatlıkla gezintilerine devam etti.
Bir süre sonra, çulluk gerçeği kabul etti: Herkesin kendine ait bir doğası ve yeteneği vardır. Birinin yaşam biçimini taklit etmek, her zaman başarılı olmayı sağlamaz. Kendi gücüne ve yeteneklerine odaklanmak, en iyi sonucu getirir.