Bir zamanlar, Anadolu’nun en yüksek ve en gizemli dağı olan Gökdağ’ın eteklerinde küçük bir köy vardı. Köy halkı, dağla aralarındaki bağı kutsal sayar, dağın zirvesine ulaşanların, yaşamlarında büyük bir değişim yaşayacaklarına inanırlardı. Ancak bir şey vardı: Dağ, insanlara kolayca yaklaşmazdı. Birçok insan, zirveye çıkmaya cesaret etmiş, fakat geri dönememişti. Zira Gökdağ’ın zirvesine giden yollar, karanlık, kayalık ve engebeliydi; bir yanlış adım, ölümle sonuçlanabilirdi.
Okumaya devam et